31 Mayıs 2012 Perşembe

DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI'NA SİTEM!

Dün Hac kuraları çekildi başlıklı bir yazı hazırladım.
En sonuna da yıllarca kurada adı çıkmadığı için bekleyenler için sitemli bir yazı yazdım.
Fakat o yazının sonunda kalmasına gönlüm razı olmadı ayrıca bir yazı olarak eklemeye karar verdim.

Hac kuralarının çekilmesi ile ilgili haberi verip, konuyu kapatamazdım.
Benim ailem (annem-abim-yengem) tam 6 yıldır  kurada çıkmıyor.
Her yıl bu konuyu dile getirip, getirmemekte kararsızdım ama bu yıl artık bardak doldu.
Sayın Diyanet İşleri Yetkilileri,
Tam 6 yıl kurada çıkmamanın ne demek olduğunu bilir misiniz?
Bir kere hacca gitmeye niyet edipte ilk yazıldığınızdan 6 yaş daha yaşlısınız demektir.
O zaman  "hacca gençken gidin" diye hiç beyanat vermeyin.
Hele birde orta yaşın üzerindeyseniz eklem ve diz ağrılarınız daha da artmış demektir.
Konu-komşu, hısım-akrabanın her yıl sizi arayıp, "aaaa yine mi çıkmadı?", "daha çağrılmamışsınız demek ki", "üzülme seneye çıkar" tarzında ki destekleyici görünen ama sizi içten içe yaralayan sözlerine maruz kalmaktır.
Hac mevsiminde gözyaşlarıyla ekrandan hac görüntülerini izleyip "bende orada olacaktım" demektir.
Tansiyon hastası annenizin gidemediği için üzüldüğüne şahit olmak demektir.
Diyanet işleri başkanı hacca gidemeyenlerin  kendisine sitem ettiğini söylemiş, hayır sadece sitem değil "ah" alıyorsunuz.
Bir kere 7 yıl çok çok uzun bir süre, hiç olmazsa 5 yıl yapın.
Özel şirketlere verilen kontenjanı kısıtlayıp, Diyanet'e biraz daha fazla kontenjan verin.
Suudi Arabistan'dan kontenjan arttırılmasını talep edin.
3 yılda bir hiç yeni kayıt almayın, bekleyenleri gönderin. 
Her yıl yeni kayıt aldığınız sürece bu yığılma bitmeyecektir.
İsterseniz bu konuyu çözeceğinize inanıyorum.
Vel hasıl her Hac mevsimi pek çok evi hüzünlendirmeyin, bu konuya mutlaka bir çare bulun!
Muhterem Erdoğan.

30 Mayıs 2012 Çarşamba

HAC KURALARI ÇEKİLDİ!

Hacı adaylarının aylardır heyecanla beklediği Hac kuraları çekildi.
Hac kura sonuçlarını öğrenmek için, tıklayın.
Diyanet İşleri Başkanlığı Konferans Salonunda elektronik ortamda yapılan kura çekim törenine Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez de katıldı. 
Törende konuşan Diyanet İşleri Başkanı Görmez, kurada adları çıkmayan hacı adaylarının üzülmemesi gerektiğini belirterek, "Öyle hüzünler vardır ki onların hüznü, Allah katında sevinenlerin sevincinden daha sevimlidir" dedi.
"Bize düşen ve önemli olan, o hüzün ve sevinci kaybetmemektir" diye konuşan Diyanet İşleri Başkanı Görmez, şöyle devam etti:
"Gidebilmenin imkânını yakalamanın sevinci ile gidememenin yüreğinizde oluşturduğu hüzün arasında hiçbir fark yok. Hatta bazen gidememenin o hüznü, Allah katında gidebilmenin sevincinden daha değerlidir. Çok büyük bir zatın Kabetullah'ta arkadaşlarına bir tavsiyesi olmuştur. Demiştir ki: 'Buraya kadar gelip özlememektense, hiç gelmeyip uzaklarda özlemle yaşamayı tercih ederim.' Ben, şimdiden bütün kardeşlerime özellikle şunu ifade etmek istiyorum: Cenabı-ı Hakkın, yıllarca kuralara girip de gidemeyen kardeşlerimizden bu görevin sorumluluğunu alacağından hiçbir endişeniz olmasın. Sevgili Peygamberimizin belirlediği bir ilkeye göre 'Ameller, ancak niyetlere göredir. Herkese ancak niyet ettiğinin karşılığı vardır.' Burada mühim olan sizin niyetinizdir. ve sizin yüreğinizde var olan o sevginin, o hüznün hiçbir zaman eksik olmamasıdır."

7 YIL KURADA ÇIKMAYAN KURASIZ GİDECEK;
Diyanet İşleri Başkanı olarak en çok zorlandığı konulardan birinin müracaat eden herkesi hacca götürememek olduğunu ve bunun hüznünü yaşadığını söyleyen Başkan Görmez, gittiği her şehirde hacı adaylarının önüne çıkıp ağlayarak kendisine sitem ettiğini ve kendisini de ağlattığını aktardı.
Birçok ülkenin sistemini incelediklerini ve katsayılı kura sisteminin en doğru ve en adil sistem olduğunu belirlediklerini kaydeden Başkan Görmez, 2007 yılında başlayan bu sistemin önümüzdeki yıl 7'nci yılını dolduracağını hatırlatarak, 7 yıl arka arkaya kuraya girip de ismi çıkmayan hacı adaylarının ondan sonraki yıl kuraya girmeksizin hacca götürüleceğini müjdeledi.

YAZARIN NOTU;
Hac kuralarının çekilmesi ile ilgili haberi verip, konuyu kapatamam.
Benim ailem (annem-abim-yengem) tam 6 yıldır  kurada çıkmıyor.
Her yıl bu konuyu dile getirip, getirmemekte kararsızdım ama bu yıl artık bardak doldu.
Sayın Diyanet İşleri Yetkilileri,
Tam 6 yıl kurada çıkmamanın ne demek olduğunu bilir misiniz?
Bir kere hacca gitmeye niyet edipte ilk yazıldığınızdan 6 yaş daha yaşlısınız demektir.
O zaman  "hacca gençken gidin" diye hiç beyanat vermeyin.
Hele birde orta yaşın üzerindeyseniz eklem ve diz ağrılarınız daha da artmış demektir.
Konu-komşu, hısım-akrabanın her yıl sizi arayıp, "aaaa yine mi çıkmadı?", "daha çağrılmamışsınız demek ki", "üzülme seneye çıkar" tarzında ki destekleyici gözüken ama sizi içten içe yaralayan sözlerine maruz kalmaktır.
Hac mevsiminde gözyaşlarıyla ekrandan hac görüntülerini izleyip "bende orada olacaktım" demektir.
Tansiyon hastası annenizin gidemediği için üzüldüğüne şahit olmak demektir.
Diyanet işleri başkanı hacca gidemeyenlerin  kendisine sitem ettiğini söylemiş, hayır sadece sitem değil "ah" alıyorsunuz.
Bir kere 7 yıl çok çok uzun bir süre, hiç olmazsa 5 yıl yapın.
Özel şirketlere verilen kontenjanı kısıtlayıp, Diyanet'e biraz daha fazla kontenjan verin.
Suudi Arabistan'dan kontenjan arttırılmasını talep edin.
3 yılda bir hiç yeni kayıt almayın, bekleyenleri gönderin.
İsterseniz bu konuyu çözeceğinize inanıyorum.
Vel hasıl her Hac mevsimi pek çok evi hüzünlendirmeyin, bu konuya mutlaka bir çare bulun!
Muhterem Erdoğan.

29 Mayıs 2012 Salı

İSTANBUL'UN FETHİ'NİN 559.YIL DÖNÜMÜ

İstanbul'un Fethi'nin 559. yıl dönümü kutlu olsun.

İstanbul'un fethinin 559. Yılı kutlamaları bu yıl muhteşem gösterilere sahne olacak.

Sevgi, hoşgörü ve barış mesajlarının verileceği görsel şölende, fetih gökyüzünde canlandırılacak.
İslam, Türk ve Dünya tarihinin en önemli olaylarından biri olan İstanbul’un Fethi; bu yıl da Haliç’te su, ışık, lazer, ses ve görüntü teknikleri kullanılarak kutlanacak.
Balat’taki gösteri 29 Mayıs 2012 Salı günü saat 21.00’de başlayacak.

Fetih kutlamaları şöleninde 3 adet dev su perdesi, 118 adet hareketli su pompası, 3 adet gayzer su pompası Haliç’in sularını hareketlendirecek. Bu su gösterilerine 96 adet robot ışık ve 40 adet gökyüzü tarayıcısı renk katacak. Su ve ışık sistemlerine ek olarak 16 adet lazerle gösteri sunulacak.

Dev ekranda ‘Fetih Filmi’ gösterilecek

Ayrıca bu sene Haliç, özel olarak İspanya’da hazırlanan Romen kandilleri ile senkronize ‘Live Media Pyromusical Şov’ ile farklı bir gösteriye sahne olacak.

İstanbul’un Fethi kutlamaları için 3D tekniği ile hazırlanan ve ‘Fetih 1453’ filminin yönetmeni Faruk Aksoy’un yönettiği film; toplam 1088 m2’lik dev ekranda, 8 adet projeksiyon cihazı kullanılarak gösterilecek.

Havai fişekler eşliğinde Askeri Mehter
Bu muhteşem gösterilerin finalinde Genelkurmay Başkanlığı Askeri Müze ve Kültür Sitesi Mehteran Bölüğü, Fetih kutlamalarına özel bir mehter konseri sunacak.
Mehter konseri ile birlikte, toplam 10.800 adet havai fişeğin kullanıldığı görkemli bir havai fişek gösterisi Haliç semalarını aydınlatacak.
Büyük Fetih kutlaması, 8 kamerayla şifresiz ve canlı olarak yayınlanacak.
Fetih ile ilgili daha önce hazırladığım yazı ve görsellere ulaşmak için, bakınız;

İstanbul'un Fethi

Panaroma 1453 Tarih Müzesi 


Geçen yıl Haliç'te düzenlenen Fetih kutlamaları ile ilgili bol resimli ve videolu hazırladığım yazı için, bakınız;
Muhterem'le Geziye-Haliç'te ki Fetih Kutlamaları

Panorama 1453 Tarih Müzesi ile muhteremlegeziye

DİKKAT;
5 Mayıs'ta yürürlüğe giren ''Ulusal ve Resmi Bayramlar ile Mahalli Kuruluş Günleri, Atatürk Günleri ve Tarihi Günlerde Yapılacak Olan Tören ve Kutlamalar Yönetmeliği'',  İstanbul'un fetih kutlamalarının da şeklini değiştirdi.

Yeni yönetmeliğin, ''Mahalli kurtuluş günleri, Atatürk günleri ve diğer tarihi günlerin kutlama faaliyetleri, başkentte Ankara Valiliği, başkent dışında valilikler ve kaymakamlıklarca oluşturulacak kutlama komiteleri tarafından belirlenir. Programda, günün anlam ve önemine uygun olarak yapılacak bilimsel toplantı, konferans, sergi, yarışma, tiyatro, halk oyunları, gösteriler ve konser gibi faaliyetler yer alır. Programda tören geçişi ve tebrikata yer verilmez'' hükmü uyarınca her yıl yapılan bazı ritüeller de kaldırıldı.

Bu kapsamda Belgradkapı'daki tarihi birliğin surlara hücumu ve sancakların surlara dikilmesi ile Fatih'in gemileri karadan yürütmesinin canlandırıldığı törenler bu yıl yapılmayacak.

 
İSTANBUL'UN FETHİ'Nİ KUTLAMA TÖRENLERİ;
Fetih kutlamaları, 29 Mayıs Salı günü saat 09.30'da Fatih Camisi avlusundaki Fatih Sultan Mehmed Türbesi'ni ziyaretle başlayacak.

Beyazıt Meydanı ile Sultanahmet Meydanı arasında saat 10.00'da başlayacak ''Fetih Yürüyüşü'' ile devam devam edecek kutlamalar kapsamında, Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi'nde saat 11.00'de ''Fetih, Fatih ve İstanbul'' konulu panel düzenlenecek.

Rumelihisarı'nda 16.00-18.00 saatleri arasında düzenlenecek Mehteran Konseri ile Haliç'te saat 20.00'de gerçekleştirilecek ışık, su, lazer ve havai fişek gösterileri kutlamalara ayrı bir renk katacak.

Ayrıca;
“İstanbul’un Fethinin 559. Yıl Dönümü”… Tarih boyunca İstanbul’un fetih mücadelesine katılmış ve tarihe mal olmuş kahramanların nezdinde tüm şehitlerin yad edileceği ve rahmetle anılacağı İstanbul´un Fethi Özel (Canlı), 29 Mayıs Salı 22.30’da TRT 1 ekranında… Hafızlardan ve saz sanatçılarından oluşan koro ile birlikte İBB Mehter Takımı’nın görev alacağı gecede; İstanbul’u fetheden yeniçerilerin gülbanklarına, fetihnamelere ve önemli fetih marşlarına yer verilecektir. İstanbul´un Fethi Özel, Ayasofya’nın içerisinde sala icrasıyla başlayacak bilahare meydandan Mehter Takımı ve program korosunun icra edeceği eserlerle devam edecektir. Programın akışına uygun olarak “Fetih Suresi” ve çoklu ezan okunacaktır.

İstanbul´un Fethi Özel, 29 Mayıs Salı TRT 1’de…

27 Mayıs 2012 Pazar

EUROVİSİON'UN GALİBİ İSVEÇ OLDU!

Azerbaycan'ın başkenti Bakü'de muhteşem bir gösteri ile hazırlanan Eurovision Şarkı Yarışması'nın galibi Fas asıllı İsveç'li şarkıcı Loreen'in söylediği "Euphoria" isimli şarkı ile İsveç oldu.
İsveç aldığı 372 puanla Eurovision tarihinin en yüksek puanını almış oldu.
İşte 1.olan İsveç'in şarkısı;




Can Bonomo 21 ülkeden aldığı 112 puanla 7.oldu.
Türkiye 12 tam puanı bir tek Azerbaycan'dan aldı.
Türkiye'ye puan veren ülkeler;
1- Arnavutluk 10 Puan
2- Romanya 3 Puan
3- Avusturya 3 Puan
4- Belçika 7 Puan
5- Azerbaycan 12 Puan
6- Malta 8 Puan
7- San Marino 5 Puan
8- Fransa 5 Puan
9- İngiltere 1 Puan
10-Bosna Hersek 4 Puan
11-Bulgaristan 7 Puan
12-İsviçre 3 Puan
13-Makedonya 8 Puan
14-Hollanda 8 Puan
15-İsveç 6 Puan
16-Litvanya 1 Puan
17-Danimarka 2 Puan
18-Gürcistan 7 Puan
19-Almanya 8 Puan
20-Macaristan 3 Puan
21-İsrail 1 Puan

 
2012 Eurovision Şarkı Yarışmasının Dereceleri ve Puanları;
1. İsveç           372 Puan
2. Rusya          259 Puan
3. Sırbistan      214 Puan
4. Azerbaycan 150 Puan
5. Arnavutluk   146 Puan
6. Estonya        120 Puan
7. Türkiye       112 Puan


26 Mayıs 2012 Cumartesi

ORHAN BORAN HAYATINI KAYBETTİ!


Yaklaşık 2 yıldır kemik iliği hastalığıyla mücadele eden usta sunucu Orhan Boran (84) vefat etti.
Boran'ın eşi Güler Boran, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Boran'ın bugün öğle saatlerinde evinde hayatını kaybettiğini bildirdi.

Güler Boran, Boran'ın cenazesinin, yarın öğle vakti Erenköy'deki Galippaşa Camisi'nde kılınacak cenaze namazının ardından toprağa verileceğini kaydetti.

Orhan Boran Kimdir?
Sivas Kongresi'nde Mustafa Kemal'e hitaben yaptığı Manda'ya karşı oluş konuşmasıyla meşhur olan askeri doktor Hikmet Boran'ın oğlu olan Orhan Boran, 1928 yılında İstanbul'da doğdu.

Boran, Edremit Cumhuriyet İlkokulu'nu bitirdikten sonra 1938 yılında yatılı olarak Galatasaray Lisesi'ne girdi. İlk sahne deneyimini Galatasaray Lisesi'nde okurken, İstanbul Şehir Tiyatroları'nda rejisör olan ve okul temsillerini sahneye koyan Necdet Mahfi Ayral tarafından Moliere'in bir oyununda oynamak üzere seçildiğinde yaşadı.

Galatasaray Lisesi'nden 1946 yılında mezun olan Boran, Türkoloji Fakültesi'ne yazıldı. Aynı yıl, Necdet Mahfi Ayral, kendisini Muhsin Ertuğrul ile tanıştırdı. Boran, İstanbul Şehir Tiyatroları'nda işe başladı ve Vasfi Rıza Zobu'nun talebi üzerine, birlikte oyunlar sergilediler.

En çok radyoya ilgi duyan Boran, İstanbul Radyoevi'nin açılmasından itibaren okuduğu Türkoloji Fakültesini 3. sınıftan terk edip, Ekrem Reşit Rey'in asistanı olarak girdiği memuriyet hayatında, temsil yayınları rejisörlüğü yaptı.

Boran, 1956 yılında BBC'nin açtığı sınavı birincilikle kazanarak Londra'ya gitti.

Dünya Gazetesi'nin Londra muhabirliğini üstlenen Boran, 17 Şubat 1959'da merhum başbakan Adnan Menderes'in de içinde bulunduğu uçağın, Gatwick Havaalanı civarında inişi sırasında düştüğünü dünyaya ilk duyuran Orhan Boran oldu.

Boran, 2002 yılında yakalandığı kolon kanseri sebebiyle iki defa ameliyat geçirdi. ''Hayatımın son yıllarını saçlarım dökülmüş olarak geçirmek istemiyorum. Öleceksem insan gibi bu halimle öleyim. Şu dünyayı sefil halde terk etmek istemiyorum. Hayranlarım beni hep bu halimle hatırlayacak, saçları dökülmüş olarak değil!'' diyerek kemoterapi tedavisini reddetti.

Boran, Beşiktaş Kültür Merkezi'nin (BKM), 10 Haziran 2005'de ''Orhan Boran Show'' adıyla Harbiye Cemil Topuzlu Açık Hava Tiyatrosu'nda organize ettiği jübilede, 59 yıl emek verdiği meslek hayatına ve 25 yıl uzak kaldığı sahneye veda etmek üzere son kez sahne aldı.

Türkiye'de 1960'lı yıllardan itibaren, ''Ayaküstü Gırgırı'' adıyla ilk stand-up geleneğini başlatan Boran, televizyonun henüz olmadığı radyolu günlerde, mükemmel Türkçesi ile kibar esprileri, unutulmaz pürüzsüz sesi, nezaketi ve beyefendiliğiyle tanındı.

24 Mayıs 2012 Perşembe

REGAİB KANDİLİMİZ KUTLU OLSUN!

MÜBAREK REGAİB KANDİLİMİZ KUTLU OLSUN!

Bugün, yapılan hayırların,iyilik ve ibadetlerin her birine yüz sevap yazılan üç ayların başlangıcı olan Recep ayının Perşembe'yi Cuma'ya bağlayan gecesi olan bu ilk Cuma gecesi Regaib Kandili'dir.
Hastalara şifa, borçlulara eda, kimsesizlere hami, muhtaca dost eli,
Küslere barış, işsize iş, mekanı olmayana hayırlı mekan,
Evladı olmayana hayırlı evlad, rızgı dar olanlara bolluk,
Sıkıntısı olanlarada hayırlı kolaylık nasib eyle YA RABBİ..!
Dualarınız kabul, kandiliniz mübarek olsun.

19 Mayıs 2012 Cumartesi

19 MAYIS GENÇLİK VE SPOR BAYRAMI

19 Mayıs Atatürk'ü Anma Gençlik ve Spor Bayramımız Kutlu Olsun!

19 MAYIS'IN ANLAMI
PROF. DR. DURSUN ALİ AKBULUT (*)
Türk Tarihinde kutlanması gereken günler vardır. 
Bunlardan biri 19 Mayıs 1919'dur. 19 Mayıs 1919 Anadolu'da yeni Türk Devleti'nin fiilen temellerinin atıldığı gündür ve Türkiye Cumhuriyeti tarihimizin başlangıcıdır. 
Yüce Önder Atatürk'ün Büyük Nutkunu bu olayla başlatması, doğum gününü soranlara 19 Mayıs'ı işaret etmesi bunun kanıtı sayılmalıdır.
19 Mayıs'ın millî bayram olarak ilân edilmesi bu yargıyı daha da pekiştirmektedir. Atatürk, gerek Millî Mücadele döneminde, gerekse Cumhuriyet döneminde yurdumuzun birçok şehrini ziyaret etti. Bu ziyaretler, o şehirlerin mahallî övünç günleri olarak kutlandığı halde sadece 19 Mayıs yasa ile millî bayram kabul edildi.
Mondros Mütarekesi'nin imzalanmasından sonra Mustafa Kemal Paşa, 13 Kasım 1918'de İstanbul'a geldi. İstanbul'da yaklaşık altı ay kaldı. Bu süre içerisinde vatanın kurtuluşu için çeşitli girişimlerde bulundu. Padişahla birkaç kez görüştü ve ona bu konuda düşüncelerini aktardı. Güçlü bir hükûmetin kurulması için çaba gösterdi. Basın yoluyla geniş kitleleri bilgilendirmeye, halkı aydınlatmaya çalıştı.
Kurtuluşa giden yolun temel ilkelerini yine bu dönemde ortaya koydu. 
Bunları çok yakın arkadaşlarına anlattı. Böylece Millî Mücadeleden yana az sayıda, fakat etkin bir grup oluşturmayı başardı.
Millî Mücadele Anadolu'dan başlatılacaktı. Bunun için öncelikle birer görevle Anadolu'ya geçilecek, mecbur kalınmadıkça görev terkedilmeyecek, görevi bırakmak gerektiğinde asla İstanbul'a dönülmeyecek, çalışmalar gayrî resmî bir tarzda sürdürülecekti. Samsun'dan başlayan süreçte, onun tutum ve davranışları izlenecek olursa bütün bu prensiplere bağlı kaldığı görülecektir. Başlangıçta kendisiyle birlikte Millî Mücadeleye atılan arkadaşları arasında, zorunlu olmadıkları halde İstanbul'dan verilen emirlere hemen uyarak görevini bırakanları, bununla kalmayıp İstanbul'a dönenleri, söz konusu prensiplere aykırı davrandıkları için Nutuk'ta ağır bir biçimde eleştirmektedir.
Yüce Önder'i diğerlerinden ayrı ve üstün kılan, azmi, iradesi, kararlılığı, milletine sevgisi ve güveni, zafere olan mutlak inancıydı.
Dokuzuncu Ordu Kıtaatı Müfettişliğine atandıktan sonra, heyecanla Harbiye Nezareti'nden çıkarken, "kafes açılmış, önünde geniş bir âlem, kanatlarını çırparak uçmağa"(1) hazırlanıyordu. Oldukça sıkıntılı, zahmetli bir yolculuktan sonra,Samsun'da milletiyle kucaklaştı.
Samsun, mülkî taksimatta doğrudan Dahiliye Nezareti'ne bağlı Canik Sancağı'nın merkez ilçesiydi. Karadeniz kıyısındaki bu şirin kasaba, Birinci Dünya Savaşı'nın yükünü taşıyan yerlerden biriydi. Genel savaş sırasında özellikle Rus istilâsına uğrayan Türk topraklarından göç eden çok sayıda insan buraya gelmiş, kasabanın rengi, havası birden bire değişmiş, yeni gelenlerin barındırılması sıkıntılar yaratmıştı.
Bunlar bir yana, Samsun aynı zamanda Pontusçu faaliyetlerin yoğun olduğu bir yerdi. Karadeniz'de dolaşmakta olan İtilâf donanmasından, Yunan savaş gemilerinin varlığından cesaret alan ve Samsun Rum metropoliti Germanos tarafından örgütlenen Pontus çeteleri sokaklarda dolaşıyor, asayişi ihlâl ediyor, köylere baskınlar düzenliyor, evleri, binaları ateşe veriyor ve korumasız Türkleri öldürüyorlardı.
9 Mart 1919'da Samsun'a çıkarılan 200 kişilik İngiliz birliği, Pontus çetelerini büsbütün şımarttı. Mütakerenin bozulacağı endişesiyle güvenlik kuvvetleri ya kullanılamıyor, ya da asayişsizliği önlemede yetersiz kalıyordu. Bu durumda sırf nefs-i mûdafaa için Türkler de harekete geçince, bu zamana kadar Pontus çetelerinin terör faaliyetlerini seyreden İngilizler, seslerini yükselttiler ve 21 Nisan 1919'da Osmanlı Hükümeti'ne bir nota vererek Orta Karadenizde Türklerin hırıstiyanları katlettiklerini bildirdiler, bunun önüne geçilmediği takdirde bölgenin işgal edileceği tehdidinde bulundular. Esasında olay bunun tam aksineydi. İngilizler gerçekleri tahrif ederek, Pontusçuları korumayı ve karışıklıkların devamını amaçlıyorlar bölgeyi işgal etmek için bahane arıyorlardı. İstanbul Hükümeti hemen bölgeye yetkili birini göndermek için kolları sıvadı. Derinlemesine bir araştırmadan sonra Mustafa Kemal Paşa üzerinde mutabakat sağlandı. Çünkü O, ikinci meşrutiyetin çalkantılı döneminde siyasete bulaşmamış, girdiği bütün savaşlarda zafer kazanmış başarılı bir kumandandı. İşte bu noktada Mustafa Kemal Paşa ile Samsun'un dolayısıyla bütün Anadolu'nun ve Türk Milletinin kader çizgisi kesişiyordu.
O büyük insan, sebatla, inançla, doğru bildiği yoldan ayrılmadan Türk Milletinin geleceğini kurtaran kahraman oldu.
Mustafa Kemal Paşa'ya asayişsizliğe neden olan olayları tayin ve tespit ile bunların ortadan kaldırılmasının yanında daha başka görevler ve görevin gerektirdiği yetkiler de verilmişti. Atatürk, söz konusu yetkilerini değerlendirirken, bunları çok fazla bulduğunu ve İstanbul Hükümeti'nin bilerek, anlayarak bunları kendisine vermediğini belirtmektedir. Aynı günlerde ve daha sonra Anadolu'ya bir kısmı şehzadelerin başkanlığında olmak üzere heyetler gönderildi. Bunlar da önemli yetkilerle donatıldılar.
Nasihat Heyetleri, Tahkik Heyetleri,Teftiş Heyetleri adı altında Anadolu'da dolaşan bu kurulların da vatanın kurtuluşu yolunda büyük sonuçlar elde edecekleri bekleniyordu.
Basın, bu beklentilere tercüman oluyor, heyetler hakkında geniş bilgiler veriyor, gittikleri yerlerde karşılanmalarından her türlü faaliyetlerine kadar hemen her konuda kamuoyunu aydınlatıyor, hadiseyle birinci derecede alâkadar oluyordu.
Halbuki Mustafa Kemal Paşa'nın Anadolu'ya gönderilmesi İstanbul basınında çok az ve sadece haber niteliğinde yer almaktaydı. Bu da kimden ve ne ölçüde sonuç beklendiğinin bir göstergesi sayılmalıdır.
Bu halde esas olan görev ve görevin gerektirdiği yetkiler değil, yetkileri yerinde ve zamanında tam bir liyakatla kullanmak, mutlak zafere ulaşabilmektir. Mustafa Kemal Paşa'nın başarı sırlarından biri de budur.
19 Mayıs, sadece Türk millî kurtuluş hareketinin başlangıcı olmakla kalmadı, yeni Türk devletinin çağdaş değerlerle milletler ailesi içerisinde yerini almasını da sağladı. Mustafa Kemal Paşa'nın Samsun'a çıktığı andan itibaren zihnini meşgul eden problem millet iradesinin devlet hayatımıza yansıtılmasını sağlamaktı.
Hatta denilebilir ki bunu kurtuluşun önüne koymuş millî mücadelenin vaz geçilemez ilk şartı saymıştı. 19 Mayıs'ı izleyen günlerde yapmış olduğu yazışmalardaki terminolojiye bakılacak olursa, bu açıkça görülür. İzmir söz konusu olduğunda "ordu ve millet bu işgalî tanımayacaktır" derken bunu kastediyordu.
Samsun'dan Kâzım Karabekir Paşa'ya çektiği telgrafta "millet ve memlekete medyûn olduğumuz en son vazife-i vicdaniye"den amacı da buydu.
Kurtuluş mücadelesi ancak milletle birlikte kazanılabilirdi. Milletle kazanılan mücadeleyi, yine milletle taçlandırmak lâzımdı. Yayın hayatına başlamalarına öncülük ettiği ilk iki gazeteden biri İrade-i Millîye, diğeri Hakimiyet-i Millîye adını taşıyordu.
Bu değerler ve kavramlardır ki onu Türk Milletinin kalbinde "milletin kurtarıcısı", "devletin kurucusu" payesine yükseltmiştir.

(*) On Dokuz Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi.
(1)Falih Rıfkı Atay, Atatürk'ün Bana Anlattıkları, İstanbul 1955, s.115.


8 Mayıs 2012 Salı

FESHANE'DE KASTAMONU GÜNLERİ

5.Feshane Kastamonu günleri festivali 10 Mayıs 2012 Perşembe günü Feshane'de başlıyor.
13 Mayıs tarihine kadar devam edecek olan festival İstanbul Kas-Der tarafından organize ediliyor.
Tüm Kastamonu'lular ve Kastamonu'yu sevenler davetlidir.

Güncelleme;
Feshane'de ki Kastamonu Günleri'ne son günü olan 13 Mayıs'ta gittim, çektiğim resimlerle 2 bölümlük bir yazı hazırladım, bakınız;