26 Kasım 2007 Pazartesi

ACI KAYBIMIZ




ESRA'YA AĞIT.

Bizi büyüledin ve gittin,
Yoksa sen bir melek miydin?

Kabilen öksüz kaldı,
Hiç kimsede yazı yazacak tâkat kalmadı.

Şimdi kim bize anılarını yazacak?
En içten-sıcak yorumları yapacak?

Seni sanal dünyada tanıdık biz,
Keder içindeyiz hepimiz.

Arkadaşlık-dostluk yazılarınla pekişti,
Acı haberinle hepimizden bir parça kopup gitti.

Artık blogların eski tadı olmayacak,
Esra'sız bir hayat nasıl olacak?

Allah'ın rahmeti üzerine olsun,
Melekler yoldaşın, mekanın Cennet olsun.

Muhterem Erdoğan/26 .11. 2007

BÜYÜLEYEN MUTFAK KOKUSU-ESRA,

Esra'yla büyüleyen blog ismi ve tarifleri ile tanıdık hepimiz.
Öyle güzel ön yazılar yazardı ki....

Espirili-komik yazılar yazar, peşinden tarifi verirdi.

Perşembe akşamı etkinlik için hazırladığım tart tarifini yayınladım ve bir daha bugün öğlen saatlerine kadar hiç internete girmeye fırsat bulamadım.

Dünya telaşı işte, oysa ki arkadaşımız Esra o günlerde canıyla uğraşmış ve ne yazık ki
hayat mücadelesini kaybetmiş.

Son yazısını okudum, astım yüzünden sıkıntılı günler geçirdiğini yazmıştı.
Geçmiş olsun demek için ve öğretmenler gününü kutlamak için tekrar uğrarım, Kevgir için e-mailine yazı gönderirim dediğimde bu acı haberle karşılaştım.
"Yok, olamaz böyle bir şey"diyerek bütün arkadaşları dolaştım, bütün yazıları ağlayarak okudum, meğer gerçekmiş.

Hepimiz sanal dünyadan onunla tanıştık, yazıştık.
Biz Esra'yı geçen yılın Kasım'ından beri tanıyoruz, acısı içimizi yaktı.
Ya ailesi, çevresinde ki onu tanıyanlar, onlar için bu kayıp çok daha zor olmalı.
Allah-ü Teala tüm sevenlerine, Zerrin'e, Nihan'a, öğrencilerine ve ailesine sabırlar versin.
Esra'nın kaderinde Kasım ne kadar çok yer alıyor, farkında mısınız?
10 Kasım'da dünyaya geldi,
6 Kasım'da blogunu açtı ve bizimle tanıştı,
ve ne yazık ki bir Kasım gününde hayata veda etti.

Esra'nın vefatı üzerine açılan blogu ziyaret edebilirsiniz.

14 Ocak 2007 Pazar

GURBETÇİ ÇOCUĞU OLMAK



Gurbetçi çocuğu olmak nasıl bir duygudur bilirmisiniz?

Blog sahibi olan arkadaşlarımızın çoğu gurbetten,yurt dışından yazıyor,onlar bilir ama benim anlatacağım durum daha farklı.Babam prensipleri gereği bizim yurt dışına gitmemizi istemedi.Babam orada biz burada hasret çektik.

Gurbetçi çocuğu olmak demek,çok sevdiğiniz babanızın yılın sadece 1 yada 2 ayını (o da en iyi ihtimalle) sizinle geçirmesi ve hayatınızın hep babaya hasret ve özlemle geçmesi demek.

Babam ben daha 1 yaşıma girmeden,ekmek parası ve başkalarına muhtaç olmadan ailesini geçindirebilmek için Almanya'ya işçi olarak gitmiş.

Yılda 1 yada 2 ay gelip, eşi ve çocuklarıyla hasret giderip,tekrar gurbet yoluna düşmüş.

Biz burada babamıza hasret,babamız orada ailesine hasret olarak yitip giden yıllar.

Önce başımızı sokacak kadar ev almak için,daha sonra çocukların geleceği derken,bugün-yarın kesin dönüş yapacağım hele birde emekli olayım derken yitip giden bir ömür.

Babamızın geleceği günleri iple çekerdik,bizleri asla üzmezdi "çocuklara hasret kalıyorum zaten,onların kalbini kırmayayım" diye düşünür bizi hep hoş tutardı.

Geldiği gün hasret giderdikten sonra aklımız ve gözümüz hep bir kenarda açılmayı bekleyen bavullarda olurdu.

O yılların Türkiye'sinde çoğu şeyin bulunmadığı ortamda bavulundan genellikle elektrikli ocaklar, küp şeker, tablet çikolata, nutella, muz, sigara, paket paket gömlek, tabak ve fincan takımları, oyuncak ve buralarda karaborsa olan daha bir çok şey çıkardı.

Akraba ziyaretlerine giderken gömlekler,çikolatalar ve sigaralar mutlaka hediye olarak verilirdi.

Kimbilir kaç genç kızın çeyizine babamın götürdüğü fincan takımı girmiştir.

Mutlaka bizi gezmeye ve Gülhane Parkı'na götürürdü.
Her Gülhane Parkı'na gidişimde aklım çocukluğuma, babamla yaptığımız pikniklere gider.
Ayasofya'ya ilk defa babamla gitmiştik ve Ayasofya'nın büyüklüğüne inanamamıştım.
Eminönü'ne gitmeden eve dönmez, oradan da çeşit çeşit kuruyemişler alırdık.

* * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * * *

Gurbetçi olan ailelerde bir deyim vardır "Uçağın kanadında (kargosunda) değil, koltuğunda gelmek" yani ölmeden, sağ sağlim Türkiye'ye kesin dönüş yapmak.

Ne yazık ki benim biricik canım babam, emekli olup kesin dönüş yapmasına 6 ay kala,
14 Ocak 2001 tarihinde Almanya'nın Stuttgart kentinde vefat etti ve iki gün sonra uçağın kanadında yurda kesin dönüş yaptı.

Sayın ve Sevgili Biricik Canım Babacığım,

Bu cümle ile başlayan belki hiç abartısız yüzlerce mektup yazdım babama.
Bu cümle belki çok çocukça ama ben bu cümleyi ilk yazdığımda ilkokul 2. sınıfa gidiyordum, daha sonra da yazmayı bırakmadım.

"Mektuplarının gelmesini iple çekiyorum kızım, mektuplarını okumak sıkıntılarımı azaltıyor" demesi benim için en büyük mükafattı.
Telefonla konuşsak bile ben mektup yazmayı hiç aksatmadım, babamı hiç mektupsuz bırakmadım.

Babacığım da benim yazdığım hiç bir mektubu atmamış.
O mektuplar benim çocukluktan, evli ve çocuklu bir ev hanımı olmama kadar geçen zamanın birer tanığı oldular.
Ne yazık ki eşyalarını toplarken mektupların hepsini çöpe atmışlar.
Elimde sadece en son gönderdiğim mektup var.
Babam kendi elleriyle üzerine benim yeni telefonumu not olarak yazmış.

Size son olarak babamın bavulundan çıkan, gazeteden kesilmiş gurbetle ilgili bir şiiri yazmak istiyorum.

YALAN DÜNYADA GURBET

İnsan güzel günleri hayal edip de yaşarmış
Hangisi mutlu olmayı başarmış?
Gün olur dertler insanın ardından koşarmış,
Acılara dayanamaz olurda öfkeyle taşarmış,
Umutlar çoğu kez çıkmaz seninle göçer,
Haftalar ayları kovalar,seneler geçer.
Lakin! Dertler çıkar ortaya ,çareyi seçer
İnsanoğlu bazı engelleri zor aşarmış.
Bir yuva kursun ister,çaresiz kalırmış
Bir mani çıkar ortaya her şeyi alırmış
Umutsuzca boynu bükük çareye varırmış.
Artık onun için dünya, boş ve darmış
Bazıları kıskanınca insana kulp takarmış,
Kendini üstün gösterip de yan yan bakarmış,
Kimileri yetinmez,der bu insan sakarmış
İşte böyle bir dünya da bu dertler varmış,
Çokları umutsuz kalır,hayalleri söndürür,
Kader bu insanı oynatır ne hale döndürür,
Kimini için için ağlatır,kimini güldürür.
Kader de düşeş gelen,hileli bir zarmış,
Engellerle dolu,bir dünyada kalmışız,
Bu yüzden olmayacak hayale dalmışız.
Neyi özlemiştik,hep hasret kalmışız.
Söylemek çok zor,kısmetim bu kadarmış,
Canı tez yalan dünyanın neresi doğru,
Çeker çileleri de yaşar insanoğlu
Büküldü belimiz gurbette kaldı eğri,
Gurbete düşenin dertleri de azarmış.


"Nur içinde yat canım Babacığım."